Doruk Sistem - Hizmetlerimiz

Kalıcı Organik Kirleticiler

POP’ler, insan dahil canlı organizmaların yağ içeren dokularında biyolojik birikim yapar ve besin zincirinin üst düzeylerinde daha yüksek yoğunluklarda bulunurlar.

Kalıcı Organik Kirletici Maddeler (POP'ler) ve Ulusal Programda Öncelikler

Kalıcı Organik Kirletici Maddeler (POP’ler)

Kalıcı Organik Kirletici Maddeler (POP’ler), fotolitik, kimyasal ve biyolojik bozunmaya karşı direnç göstermeleri nedeniyle doğaya salındığında olağandışı uzunlukta zaman süreleri boyunca ayrışmadan kalan belirli birtakım fiziksel ve kimyasal özelliklere sahip, doğal veya antropojenik kökenli organik bileşiklerdir (Buccini 2001). Bu bileşiklere, PCB’ler gibi sınai kimyasallar, DDT gibi Zararlı öldürücüler ile dioksinler ve furanlar gibi yan ürünler dahildir. Bileşiklerin temel özelliği, suda çözünürlüklerinin düşük olmasına karşın, lipidler içerisinde yüksek çözünürlüğe sahip olmalarıdır.

POP’ler, insan dahil canlı organizmaların yağ içeren dokularında biyolojik birikim yapar ve besin zincirinin üst düzeylerinde daha yüksek yoğunluklarda bulunurlar.
Dolayısıyla, insan, yaban hayvanları ve diğer organizmalar POP’lere pek çok durumda nesiller boyu sürebilen uzun zaman süreleri boyunca maruz kalmakta, sonuç olarak hem akut, hem de kronik toksik etkiler meydana gelmektedir. Ayrıca, POP’ler besin zinciri aracılığıyla insanlara da geçmekte olup, anneden çocuğa aktarılmakta ve bağışıklık, sinir ve üreme sistemi üzerinde önemli etkilerde bulunmakta ve kansere yol açtıklarından şüphelenilmektedir.

POP’ler Küresel Bir Sorundur

POP’ler, kullanıldıkları bölgelerde buharlaşan ve atmosferde uzun mesafeler boyunca taşınabilen yarı uçucu kimyasal maddelerdir. Bu maddeler ayrıca su yollarına doğrudan doğruya deşarj edilmekte veya atmosfer aracılığıyla sulara karışmakta, tatlı ve tuzlu suların hareketi ile (yer altı sularıda dahi) taşınmaktadırlar. Sonuç olarak, POP’ler dünya üzerinde hiç kullanılmadıkları, yerleşim bulunmayan ve insanlara çok uzak bölgeler dahil oldukça yaygın bir dağılım göstermektedir.
POP’ler hava ve suda düşük düzeylerde bulundukları için, insanlar açısından doğrudan temastan ziyade, bu maddelerin organizmalarda biyolojik birikim yapabilme yetileri asıl kaygı uyandıran husus olmaktadır. POP’ler organizmaların yağ içeren dokularında birikim yapma ve karasal ve sudaki besin zincirleri boyunca aktarılma eğilimine sahiptir. POP’ler, çevre ve insan sağlığı açısından küresel bir sorun niteliğini taşımaktadır. Daha önce de açıklanmış olduğu üzere, bu maddeler memelilerde doğuştan gelen kusur ve sakatlıklara, çeşitli kanserlere, bağışıklık sistemi işlevsizlikleri ile üreme sistemi bozukluklarına yol açabilmektedir.
Bunlara ek olarak, elde mevcut kanıtlar bu maddelere uzun vadeli olarak yüksek düzeylerde maruz kalınmasının, insanlarda doğuştan gelen kusurlarda artışa, kısırlık sorunlarına, hastalıklara daha kolay yakalanabilmeye, zeka düzeyinde düşüşe, endokrinolojik sistemlerde bozukluklara ve bazı kanser türlerine yol açabildiğine işaret etmektedir. İnsan sağlığı açısından en temel kaygı, POP’lere ceninin gelişme sürecinde maruz kalınmasından kaynaklanan etkilerdir. POP’ler, dünyanın pek çok yöresinde anne sütlerinde tespit edilmiştir.

POP Projesinde Belirlenmiş Ulusal Öncelikler

Eski stokların akut çevre ve sağlık risklerinin azaltılması olup:
PCB’lerin ve PCB içeren teçhizatın çevresel yönden emniyetli yönetimi Türkiye’de önceliklidir. PCB’lere ilişkin olarak, toplam transformatör sayısı yaklaşık 250.000 olup, bunların yalnızca 50.000 adedi incelenmiştir. Bu çerçevede, PCB içeren toplam kayıtlı transformatör sayısı 290, kondansatör sayısı 1.972 olup, ilave olarak özel sektör dahil toplam PCB miktarı ise yaklaşık 4.000 ton olarak saptanmıştır. Bu konuda öncelikli amaçlar, PCB içeren veya PCB’lerle kirletilmiş teçhizatın ayrıntılı bir envanterinin çıkarılması, PCB’lerin etkin yönetimi için uygun ulusal altyapının oluşturulması, PCB içeren teçhizatın emniyetli olarak elleçlenmesi ve zaman içerisinde ortadan kaldırılmasına yönelik uygulama ilkelerinin belirlenmesi ile PCB’lerin ve PCB içeren teçhizatın zaman içerisinde ortadan kaldırılması ve bertaraf edilmesi olarak belirlenmiştir.
Stockholm Sözleşmesinde, ulusal ve uluslararası taahhütlerle uyumlu mevzuatın geliştirilmesine, gözden geçirilmesi ve uygulanmasına ihtiyaç vardır. Buradaki öncelikli amaçlar, mevzuatın Stockholm Sözleşmesiyle uyumlaştırılması ile POP’ların zaman içerisinde ortadan kaldırılmasına yönelik sınır değerleri belirleyerek mevzuatın çıkarılmasıdır.
Bakanlıkların POP’lar hakkındaki her türlü hususa ilişkin sorumluluklarının arttırılması ve açıklığa kavuşturulması öncelik taşımaktadır. Buradaki öncelikli amaçlar, ilgili bakanlıklar arasında iyi tanımlanmış veri alışverişinin sağlanması, POP’lara ilişkin bakanlıklar arası komitenin oluşturulması ve sözleşmeye taraf ülkeler arasında düzenli bilgi alışverişinin sağlanmasıdır.
POP’ların ve atıkların daha etkin yönetimine yönelik bir ulusal altyapının oluşturulması öncelik taşımaktadır. Bu alandaki öncelikli amaçlar, Referans Laboratuarlarının; Çevre ve Orman Bakanlığı’nın, Sağlık Bakanlığı’na bağlı Refik Saydam Hıfzısıhha Merkezi’nin ve TÜBİTAK-MAM’ın (Türkiye Bilimsel ve Teknik Araştırma Kurumu-Marmara Araştırma Merkezi) güçlendirilmesidir. Bu kapsamda eğitim faaliyetleri, akreditasyon, yöntem ve teçhizatın standardizasyonu da yer almaktadır.
POP’ların yönetimine ilişkin kapasitenin oluşturulması öncelik taşımakta olup, öncelikli amaçlar, risk tayin etüdleri ve laboratuar deneyleri aracılığıyla etkilenen nüfusun belirlenmesi, dioksin ve furanların azaltılması ile POP’lara yönelik düzenli izleme programlarının geliştirilmesidir.
Kamunun bilinç düzeyinin yükseltilmesi öncelik taşımaktadır. Bu alandaki öncelikli amaç, POP’larla ilgili konulara (BAT/BEP uygulama ilkeleri gibi) yönelik eğitim programlarının oluşturulması, POP’lar ve POP’larla ilgili bilgiler hakkında kamuya açık bilgilendirme merkezlerinin güçlendirilmesidir.
POP’ların yönetimin tüm aşamalarında çevre ve insan sağlığına, kimyasal maddelerin kullanımının olumsuz etkilerinin ve kirleten öder ilkesinin gözetilmesi ve vatandaşların gerçekleri bilme hakkının kabul edilmesi ve kimyasal maddelerin yönetimi sırasında bütünleşmiş çoklu paydaş ilkesinin dikkate alınması gereklidir.
Mali kaynakların ve mekanizmaların NIP için öncelikli olarak belirlenmesi gereklidir.
Konu ile ilgili her tür bilgi ve destek için bizimle iletişime geçebilirsiniz.