Doruk Sistem - Hizmetlerimiz

ADR - Taşımacılık

Günümüz koşullarında bilgi, teknoloji ve iletişim alanında yaşanan büyük gelişmeler toplumları kıyasıya bir rekabete ve her geçen gün yeni gelişmelerin yaşandığı ekonomik bir yarış içerisine sürüklemektedir. Dünya ticaretinin küreselleşmesi, rekabetin kapsam ve sınırlarını genişletmiş, yarışa katılanların sayısı giderek artmıştır. Üstelik bu yarışa katılanlar her geçen gün daha üstün nitelikli olmaktadır.

ADR : GÜVENLİ TEHLİKELİ MADDE TAŞIMANIN ALTIN KURALLARI

Günümüzde demiryolu, karayolu, deniz yolu ve boru hatları ile taşınan ve tehlikeli olma özelliği taşıyan maddeler ülkelerarası ticarette önemli bir yer tutuyor.
Çok zehirli, yüksek derecede parlayıcı, basınç oluşturan ve yanıcı olarak nitelendirilen tehlikeli maddeler arasında yer alan siyanür, organo-metalik bileşenler ve ağır derecede metaller insan sağlığına ve çevreye zararlı olduklarından bu maddelerin çok düşük miktarlarının çevreye yayılması bile ciddi boyutlarda sorunlara neden olabiliyor.
Bununla birlikte, dünyada gelişmekte olan endüstriyel üretimle beraber ham madde ve mamul madde taşımacılığı da artış gösteriyor. Kentlerde ve endüstri alanlarında ortaya çıkan atıkların yeniden değerlendirilmesi, imha edilmesi veya depolanmak üzere taşınmaları da tehlikeli maddelerin taşınmasına yönelik bir mevzuatın varlığını gerekli kılıyor.
Bu gereklilikten hareketle Birleşmiş Milletler Avrupa Ekonomik Komisyonu girişimi ile 30 Eylül 1957 tarihinde imzalanan “Tehlikeli Maddelerin Karayolunda Uluslararası Taşınması ile ilgili Avrupa Anlaşması (European Agreement Concerning the International Carriage of Dangerous Goods by Road) olan “ADR” 29 Ocak 1968 yılında yürürlüğe girdi.
Yapılan bir dizi değişiklik sonucu Anlaşma’nın son hali Ocak 2009’da güncellenerek uygulamaya sokuldu.
Tehlikeli maddeleri, insan sağlığı ve diğer canlı varlıklar ile çevreye zarar vermeden güvenli ve düzenli bir şekilde kamuya açık karayoluyla taşınmasını hedefleyen bu Anlaşma, taşıma sürecinde yer alan gönderenlerin, alıcıların, dolduranların, yükleyenlerin, boşaltanların, ambalajlayanların, taşımacıların ve tehlikeli maddeleri taşıyan her türlü aracın operatör veya sürücülerinin sorumluluk, yükümlülük ve çalışma koşullarını belirliyor.
Bir başka deyişle, ADR, taşımacılığın güvenli yapılabilmesi için konulmuş standartlar zinciri gibi düşünülebilir. Bu standartlara uygunluğun akredite olmuş kuruluşlar tarafından belgelendirmesi gereği yine ADR kuralının bir parçası. Temel amacı tehlikeli maddelerin güvenli bir şekilde naklinin sağlanması olan ADR ile ayrıca tehlikeli yüklerin sınıflandırılması, şartların belirlenmesi, güzergâhların ve park yerlerinin belli kriterlere uygun hale getirilmesi de hedefleniyor.
Şu anda Avrupa çapında Anlaşmaya taraf olan 44 ülke bulunuyor. Anlaşmanın içeriğini özetleyen en kilit nokta 2. maddede gizli. Buna göre, Çok tehlikeli maddelerin dışında diğer tehlikeli maddelerin karayolunda uluslararası taşınması şu koşullar altında mümkün:
Anlaşmanın A ve B ekleri 9 kısım halinde yeniden düzenlenmiş hali şu şekilde:

Ek-A

Ek-B

Uluslararası taşımalarda üye ülkeler arasında uyumun sağlanması ve Avrupa Birliği içerisinde serbest ticaretin kesintisiz işlemesi amacıyla ADR Anlaşması’nın A ve B Ekleri, AB tarafından da benimsendi. Anlaşma, AB’ne üye ülkelerin toprakları üzerinde gerçekleştirilen tehlikeli madde taşımalarının düzenlenmesinin temel dayanağı olarak kabul ediliyor. Tehlikeli madde taşımacılığına üye ülke yasalarının uyumlaştırılmasına yönelik olarak çıkarılan 21 Kasım 1994 tarih ve 94/55/ EC sayılı Konsey Direktifi, ADR Anlaşmasının, 1 Ocak 1997 tarihinden itibaren AB’ye üye ülkelerde uygulanmasını zorunlu kılıyor.
Tehlikeli maddelerin taşınmasında taşımayı yapan araçlar, bu araçları kullanan şoförlerin eğitimleri, ambalajlama ve tehlikeli maddelerin taşımasını yapan firmaların ADR mevzuatına uygun taşıma yapması gibi dikkat edilmesi gereken pek çok nokta var. Bu amaç için oluşturulan standartlar ve kurallar şu şekilde inceleniyor:

Türkiye’de ADR’ye uyum

Türkiye’de tehlikeli madde taşımacılığı yıl içerisinde 22 milyon ton civarında ve bu taşımaların yaklaşık olarak yüzde 90’ı gibi ciddi bir miktarı karayolu aracılığı ile gerçekleşiyor.
Kamu sağlığı, emniyeti ve güvenliği açısından oldukça büyük bir öneme sahip olan karayoluyla uluslararası tehlikeli madde taşımacılığına ilişkin mevzuat olan ADR Türkiye’de Avrupa Birliği’ne uyum sürecinde gündeme geldi.
Henüz ADR Konvansiyonu’na taraf olmayan Türkiye ilk aşamada Karayolları Ulaştırma Genel Müdürlüğü tarafından oluşturulan “Tehlikeli Maddelerin Karayoluyla Taşınması Hakkında Yönetmelik” ile tehlikeli maddelerin taşınmasına ilişkin kuralları belirledi.
Türkiye’de bu yönetmelik ilk kez 31 Mart 2007 tarihinde 26479 sayılı Resmi Gazete’de “Tehlikeli Maddelerin Karayoluyla Taşınması Hakkında Yönetmelik” adıyla yayınlandı ve yürürlüğe giriş tarihi 1 Ocak 2009 olarak belirlendi. Ardından söz konusu yönetmeliğin devreye giriş tarihi 15 Haziran 2008 tarihli ve 26907 sayılı Resmi Gazete’de yayınlanan karar ile 1 Ocak 2010’a ertelendi. Son olarak 10 Temmuz 2009 tarih ve 27284 sayılı Resmi Gazete’de yayınlanan karar ile de yönetmeliğin yürürlüğe giriş tarihi 1 Ocak 2011’e netleşti.
Yönetmelik sırasıyla aşağıdaki başlıklardan oluşuyor:
İlk olarak 2009’da yürürlüğe girmesi beklenen ama son erteleme ile 2011’e kalan ve kademeli olarak yürülüğe giren yönetmeliğin gecikmesi sektör temsilcilerinin tepkisini çekerken; sektör mensupları yönetmelikten önce ADR Konvansiyonu’na taraf olunması gerektiğine dikkat çekmişti.

İş yükü – mali külfet

Araçların üretiminin ve kullanımının denetlenmesi sürecinin tasarlanması, denetlemeleri yürütecek devlet kurumunun belirlenmesi ve kadroların oluşturulması, cezaların belirlenmesi ve tahsil edilmesi, gelirlerin aktarılacağı devlet kurumunun belirlenmesi, ADR’ye uygun araçların karayollarında karşılaşacağı riskler ve ADR’li araçların mola noktalarının belirlenmesi ve revizyonu gibi birçok detaylı kural gerek Türk bürokrasisinin iş yükü ve sorumluluğunu artıracak, gerek büyük bir mali yük altına sokacak.
Bu sebeple ADR Konvansiyonu’na taraf olmak bu yanıyla siyasi bir irade de gerektiriyor.

Yönetmelik neden tam olarak yürürlüğe giremiyor? - Geçiş Süreci -

ADR mevzuatının Türkiye’de uygulanmasıyla birlikte 50 bin adet akaryakıt tankeri ADR şartlarına ve diğer Avrupa Normlarına uygun hale gelecek. Bu yönetmeliğin, yılda ortalama 20 milyon ton tehlikeli maddenin karayolu ile taşındığı Türkiye’de ADR’yi özendirme adına büyük bir önem taşıdığı belirtiliyor. Kararın uygulamaya girmesiyle birlikte araçların tanklarının ADR’ye uygun hale getirilmesi zorunlu olacak.
Ancak sektör temsilcileri uygulamanın belirli bir geçiş sürecini gerektirdiğini, bu amaçla da ilgili tarafların bir araya gelerek çözüme yönelik bir netlik oluşturmasının zorunlu olduğunu belirtiyorlar.
Yönetmenliğin uygulanmamasının nedenleri ayrıca aşağıdaki noktalarda toplanıyor:

Bilgilendirme

Yönetmeliğin oluşturulmasına rağmen tam olarak yürürlüğe girememesinin nedeni gerek ulusal gerekse de uluslararası taşımacılar ve ilgili yan sektörlerin yeterince bilgi sahibi olamaması. Sektör temsilcileri, birçok noktanın tam anlaşılamadığını ve bu sürecin iyi yönetilemediğini söylüyorlar.

Altyapı

ADR Konvansiyonu’nun işverenlere (yükleyen, depolayan, taşıyan, dolum yapan, paketleyen…) yönelik pek çok yükümlülükleri bulunmakla birlikte, tehlikeli madde taşımalarına yönelik olarak bir dizi tedbiri zorunlu kılacak:
Söz konusu hükümler, asıl işverenin yükümlülükleri arasında yer aldığından uygulamaya yönelik altyapının oluşturulması ve geliştirilmesi açısından gerekli girişim ve düzenlemelerin de bu çerçevede ele alınarak kısa zamanda sonuçlanması gerekiyor.
Yönetmeliğin yürürlüğe girmemesi haksız rekabet doğuruyor
Bir dizi nedenle 2011 Ocak ayına kadar ertelenen ve 2014’e kadar kademeli olarak yürülüğe girecek olan ADR Yönetmeliği sektörde haksız rekabet koşullarının oluşmasına neden oldu.
Kimi işletmeler yönetmeliğin ilk yayınlandığı tarihten itibaren hazırlıklara başladılar. Üretim yapanlar, üretim kombinasyonlarında değişikliklere gitti. Hizmet verenler, filolarını üç misli daha pahalı olan ADR Konvansiyonu’na uygun araçlarla donattılar. Bu işlemleri, yayınlanan tarih olan 2007’de yapanların araçları 5 yaşına geldi. Mecburiyet olduğundan daha fazla finansman ayırmak zorunda kaldılar. 5 yıldır da araçlarının bakım ile amortisman giderlerini karşılıyorlar.
Üreticiler ise, sistem ve altyapılarını ADR’ye göre yeniden düzenledi. Ancak maalesef sektördeki her üretici ve hizmet veren aynı değişikliklere gitmedi. Daha az güvenli yaşlı araçlarla ucuz taşıma yaparak haksız rekabetten karlar elde etti.
Problemin, mevzuat konusunda net strateji belirleyememek olduğunu ifade eden Çetin Nuhoğlu, mevzut yasaların herkese eşit uygulanmadığı sürece haksız rekabetin devam edeceğini bildirdi.

Yapılması gerekenler

ADR’nin sağlıklı bir şekilde devreye alınması için yapılması gerekenler konusunda herkes üzerine düşeni yapması gerekiyor.
Üretici, nakliyeci, sürücü, denetimci, yetkili devlet organları, sektör temsilcileri kısacası muhatap herkes sorumluluk ve yükümlülüklerini bilmeli, henüz net olmayan konuların da hızla çözüme kavuşması ve netleşmesi için çaba sarfedilmeli.
Eksikliklerin bir an evvel tespiti ve bunların doğru bir şekilde tamamlanması, buna paralel olarak da sektörün, yapılacak tanıtım, eğitim, panel gibi faaliyetlerle bilgilendirilmesi ve bilinçlendirilmesi gerekiyor. Bilgilendirmeler sonucunda, tehlikeli madde taşıyan ADR’siz araç sahiplerinin yeni uygulamaya yönelik olarak araçlarını yenilemeleri doğrultusunda hazırlıklarını yapmaları, yeni araç alacak firmaların ise bu gelişme doğrultusunda hareket etmeleri de büyük önem taşıyor.
Tasarım Onay ve Üretilen araçların kontrol süreçleri için bağımsız ve tarafsız kurum ve kuruluşların hızlı bir şekilde görevlendirilmesi gerekiyor.
Tanker üreticileri arasındaki rekabetinin korunabilmesi, üreticilerin üretim planlarına uyumunun ve verimlilik artışının sağlanabilmesi ve daha az bürokrasi ile çalışmanın sağlanabilmesi için denetim kurumlarının en kısa sürede belirlenerek görevlendirilmesi ve bu denetçi kurum sayısının birden çok olması sektörün yararına olacaktır.

ADR Komisyonu kurulmalı

Sektör temsilcileri, uygulamanın sağlıklı yürütülebilmesi için Ulaştırma Bakanlığı ve ilgili birimlerle koordineli çalışmanın şart olduğuna işaret ediyorlar. Bu çerçevede, bakanlığın sektörün görüşlerine başvurmasının ve karar alma-uygulama süreçlerine sektörün daha aktif katılımının sağlanmasının ve sektörün bu alandaki deneyimlerden yararlanılmasının önemine dikkat çekiyorlar.
Sektör temsilcileri ayrıca, Ulaştırma Bakanlığı şemsiyesi altında tüm sektör temsilcilerinin ile ilgili kurum ve kuruluşların (Sağlık, Çevre ve Orman, Sanayi ve Ticaret bakanlıkları, TSE, Emniyet Genel Müdürlüğü vb.) katılımıyla bir “ADR Komisyonu”nun kurulmasının yararlı olacağını dile getiriliyor.
Yönetmelikte denetim görevli kurumlar: Bakanlığın yetkili birimleri dışında, valiliklere bağlı kolluk kuvvetleri, Çevre ve Orman Bakanlığı, Sağlık Bakanlığı, Sanayi ve Ticaret Bakanlığı, Eneji ve Tabi Kaynaklar Bakanlığı, Bayındırlık ve İskan Bakanlığı, Gümrük Müsteşarlığı ilgili birimleri.
Buna göre oluşturulacak Komisyon’da yukarıda belirtilen kurumlardan temsilcilerin bulunması büyük önem taşıyor.

Sürücü Eğitimlerine önem verilmeli

ADR kapsamında verilen eğitimler varolan kuralların uygulanması adına büyük önem taşıyor. Bu eğitimlerin başında da tehlikeli madde taşıyan araçların sürücülerinin eğitimi geliyor.
Avrupa Birliği mevzuatında yer alan Tehlikeli Madde Taşıyan Sürücülerin Mesleki Eğitimi Hakkındaki 21 Aralık 1989 Tarih ve 89/684/ECC Sayılı Konsey Direktifi, söz konusu Anlaşmanın şartlarının yerine getirilmesi açısından, ulusal ya da uluslararası tehlikeli madde taşıyan araçlarla, sürücülerin sertifikasyonuna ilişkin hükümleri içeriyor.
Bu çerçevede; aşağıda belirtilen nitelikte araçlarla ulusal ya da uluslararası tehlikeli madde taşıyan sürücüler, tehlikeli madde taşıması ile ilgili uygun mesleki eğitimi tamamlayarak, her üye ülkenin konuyla ilgili birimi veya yetkili otoritesi tarafından verilen bir sertifika almaları gerekiyor. Sürücü eğitimlerin esas amacı, tehlikeli madde taşınması esnasında mevcut olan risklerin varlığından haberdar olmak ve kaza olasılığını en aza indirgemek, kaza olması halinde de kendilerini ve çevreyi koruyucu önlemleri almak ve etkileri sınırlamaktır. Mesleki eğitim sertifikası almak için, adayların uzman otorite tarafından onaylanmış sınavı geçmeleri gerekmektedir.
Bu eğitim en az aşağıda belirtilen konuları içermeli:
Bu eğitimlerin Türkiye’de ADR Yönetmeliği uygulamaya geçmeden öneminin fark edilmesi ve eğitimlerin yaygınlaştırılması için faaliyetlerin koordinasyonu gerekiyor.
ADR yönetmeliğindeki gecikme taşımacılık sektöründe düzeni geciktirdi Petrol Ofisi Tedarik Zinciri Yönetimi Direktörü Reha Talu, ADR standartlarında operasyonun Petrol Ofisi’ne bir rekabet avantajı sağladığını, ancak yönetmeliğin ve uygulamanın ertelenmesi ile taşımacılık sektöründe bir düzenin oluşmasını geciktiğini bildirdi. Şu an karayollarında eğitimli sürücülerin kullandığı güvenli araçların yanısıra düşük kalite ve standartlardaki araçların da hala çalışmaya devam ettiğini belirten Talu bu durumun taşımacılık maliyetini ve dolayısıyla rekabeti etkilediği gibi ADR standartlarının yaratacağı katma değeri de düşürdüğünün altını çizdi. “Her ne kadar sistemin bir kısmında uygulamalar standart hale getirilmiş olsa dahi standart olmayan kısım ADR’nin getireceği güvenliği düşürmektedir” diyen Talu “ADR yalnızca bir araç standartı olarak değil araç, sürücü ve operasyonun tamamını kapsayan bir süreç olarak değerlendirildiğinde taşımacılık sektöründe toplam kaliteye ulaşılabilecektir. Tüm bunlar gerçekleştiğinde ülkemizde de kaza sayılarında, can ve mal kayıplarında ve çevreye verilen zararlarda önemli oranda düşüş gerçekleşecektir” dedi.

Sonuç:

Tehlikeli maddeleri, insan sağlığı ve diğer canlı varlıklar ile çevreye zarar vermeden güvenli ve düzenli bir şekilde kamuya açık karayoluyla taşınmasını sağlayan ADR anlaşılıyor ki yalnızca araçların üretimi, bakımına ilişkin standardizasyonları değil, aynı zaman kullanıcıları ve onlarla seyahat eden diğer kişilerin de bilgilendirilmesini ve eğitimini gerekli kılıyor.
Türkiye 1 Ocak 2011 tarihinden bu yana oluşturduğu “Tehlikeli Maddelerin Karayoluyla Taşınması Hakkında Yönetmelik”i kademeli olarak yürürlüğe koydu. Daha önce 2 kez ertelenerek 2011’de uygulamaya sadece ilk iki maddesi ile geçen yönetmelik şimdiden önemli tartışmalara neden olmuş durumda.
Kimi işletmelerin ADR mevzuatına uyumu önceden başlatmış olması sebebiyle sektöre haksız rekabetin oluşmasına dikkat çekilirken, 2014 yılına kadar da gerekli altyapı çalışmalarının tamamlanması ve yönetmeliğin tamamıyla yürürlüğe girmesi bekleniyor..
ADR mevzuatı Türkiye’de uygulanmaya başlamadığı sürece karayollarında bugüne kadar yapılan denetimsiz ve uygun olmayan araçlarla tehlikeli madde taşımacılığı devam edecek.